bir gerizekalının hatıra defteri * mehmet yazan

2. bölüm
İlkokulun hemen öncesi, anane balkonunun hemen sonrası… annemin çalıştığı kurumun kreşinin son demleri. 30 ağustos zafer bayramı dolayısıyla küçücük ellerimize tutuşturulan tahta saplı bayrakları öylesine coşku ve mutlulukla salladım ki, nasıl olduğunu bile anlamadan o tahtadan sapı öğretmenimin gözüne sokuvermişim. Kör olmadığını biliyorum. Güzel bir kadın olduğunu da biliyorum. Yüzünün şekli, gülümsemesi aklımda hala… bir eliyle gözünü tutarken diğer eliyle yüzümü okşaması, sonra aniden kızıp bağırması, hepsi aklımda. Zaman çocuklar için hep çabuk geçmiştir. Öyle olması gerekir. Eğer çocuksanız ve zamanın yavaşladığını fark ettiyseniz sanırım artık pek çocuk sayılmazsınız. Ne kadar anlamsız öyle değil mi? Ağaçtan düşen yaprağı anımsıyorum. Camdan bakınca usul usul süzülüşünü o an. Rüzgar ağır ağır bir sağa bir sola savururken, öğretmenimin gözünden akan yaşı fark ediyorum. Yaprakla hemen hemen aynı anda düşüşünü… Çok sonradan edindiğim temel fen bilgisi bunun aslında olağan bir şey olduğunu, yer çekiminin cisimlere aynı kuvvetle etki ettiğini
anlatıyordu.
Çok kötüydüm, iyi hissetmiyordum. Duvardaki Atatürk bile öfkeliydi bana. “ulan pezevenk! Ben bu vatanı sen öğretmeninin gözüne bayrak sapı sokasın diye mi kurtardım” diyordu. “haklısın paşam” diyordum ben de. Şayet Atatürk bu vatanı kurtarmasaydı ben çoktan falakaya yatmıştım. Milli bayramlar ne yazık ki artık eskisi gibi coşkuyla kutlanmıyor. Çok yazık!
mehmet yazan