orgazm apartmanı * taylan onur

İnsan uyandığında kendine ve çevresine çok yabancı bakar. Zaten bütün uyanışlar ani bir uyumsuzluk yaratır. Bu belki doğum travmasıdır. Bu sebeple her uyandığımızda, hayatı gözlerimiz bir yerden ısırır birkaç saniye boyunca. Sonra rutin bir karabasan gibi çöker. Teslim olmak zorunda kalırsın. Bu sabah son sabahın değilse. Jamais vu olarak başlayan hayata deja vu olarak devam edersin. Bir an bile olsa rutini biraz manipüle edebilirsek şanslıyız. Bazen ise rutinin içine sızmış bir Truva atı gibi Akhilleus öfke şarkısını söylerken sabırlıdır.
Ben Zerkettin. Basit bir sabahı sıradışı bekleyen ruh halimle açtım basit gözlerimi bu basit dünyanın bir anına. Baktım. Gözüme ilk çarpan Marquis de Sade’nin bir kitabı oldu. ‘Yatak odasında felsefe’. Ne kitaptı ama. Günlerden pazar olmalı ki bu konforlu seks demekti. Kitap bütün kokuları emer. Özellikle zevk sigarasının dumanını. Kitaplar için odayı havalandırmak her zaman iyidir. Zaten onlar olmasa belki de temiz hava hiç almayacağım. Biraz kitabı, biraz kahvaltıyı ve biraz da sevişmenin o her pazar ki rutinini düşünürken, kendimi camı açarken buldum. Hayatın bir çok anında otomatik pilotta çalışan bir tayyare gibi hissediyorum kendimi, etçil bir kahvaltı, seks, kahve, yine seks, öğle yemeği için gezmeler, alkol, dön, yine seks, dinlen, film seç, yine seks, film neyi anlatıyor hiç haberim olmadı, yine seks, tatlı rüyalar, seks, ve alarm çalana kadar sadece seks yapabildiği için hür hisseden milyonlar gibi bende rutinin gerisine düşmektense rutin iyidir diyenlerden olmuştum. Kahvaltı hazırlamaya başlamıştık bile yine. Sonra bütün apartmanın cyberpunk ya da brutal vokale varan orgazm çığlıklarına kendi homurtularımızı karıştırmıştık. Daire 5 erken gelmişti bu pazar. Herif inadına evin dış kapısına darbeler vuruyordu. Herkes bir gün kapının kırılacağını biliyordu. Ama kırılmıyordu yıllardır. Daire 4 her pazar olduğu gibi fırtınayı sükunetle karşılamıştı. Sustuklarında bitiyordu. Muhtemelen aralarından biri orgazm olamıyordu. Ve bu pazar bu değişmemişti. Daire 2 de sessizlik. Gün boyu. Daire 1 ise çok kanlı bir cinsel savaşa başlamıştı çoktan.
Bütün apartmanda kıyamet kopuyordu pazar günleri. Gerçi tüm şehir böyle daire 2 hariç. Biz sona kalmıştık her pazar olduğu gibi. Ve ansızın kapımız çalındı. Güç bela açtım. Yandan bakarak. Zabıta. Zabıta mı? Kesinlikle. Buyurun beyefendi falan derken olay anlaşıldı. Çok gürültü olduğundan dolayı komşularımız rahatsız olmuş. Bu sebeple apartman hukuku bilmem neye göre sessiz sevişebilir miymişiz? Bilmem hiç denemeyi düşünmedik ama, falan derken ceza kesilebileceğini dinledikten sonra kapı kapandı ve gittiler. Libido sıfıra inip öfke artınca düşünmeye başladım. Sonra daire 5 ve 4 de geldiler. Daire 1 ortasında geldi kan ter içinde. Daire 2 bizi devlete ispiyonlamış anladık hemen. Kendisine ne yapacağımızı konuşmaya başladık. Adam bir süre önce terk edilmişti. Seks hayatı yoktu. Bu sebeple kıskanmış olmalıydı. Maskeler takıp dövmeyi önerenlerimiz oldu. Seks işçisi ısmarlamak isteyende oldu pazar günleri için. Yine de kendisiyle medeni bir şekilde konuşmaya karar verdik. Ama nasıl olacak ki? Bak kardeşim hayvanlar gibi sevişmemizin nesinden rahatsız oldun mu? Diyeceğiz? Diyemeyiz. O da dinleyemez zaten.
Apartmanın erkekleri olarak adamı bir öğlen kahvesine çıkarmaya karar verdik. Basitinden. İşten güçten bahsederken bir yere oturduk manzarası güzel, kahvesi hoş, garsonları seksi. Erkek dertleşmesi yüksek kurulu gibiydik. Birinin birini bulması gerekiyordu ve hemen bulması gerekiyordu. Çünkü orgazmımız buna bağlıydı. Bir pazarımız vardı birde libidomuz. Bu problem çözülmeliydi.
Ve başladık. Ve sözü birden kesti daire 2. Ve bu sefer o başladı.
Modernizme giydirmeler, sistemin mahkumu olmalar, uyanmalar, yok efendim kapitalizmin en tekno hallerinin zaruri zaman tasarrufları, zombiler, uzaylılar ve bir çok komple teorisi idmanından sonra anladık ki bu adamın harbiden sevişmesi lazım. İkindi sekslerinden sonra akşam barda buluşup daire 2 ye birine bulacaktır. Eşgal belli. Hetero. Model minyon, aykırı, özellikleri: hayatın anlamı falanlı bir kadın. Akşam buluşmak üzere ayrıldık. Garsonların popolarına baktıktan sonra evin yolunu tuttuk. Amaç burada popoları kıyas etmek değil asla. Kıyas fantezinin temeli olabilir, bu ondan.
Seks yorgunluğunun üzerine boş sohbet ve soğuk bira gibisi yoktur. İnce eleyip sık dokumadan, olabildiğince yüzeysel bir şekilde daire 2 ye pazar günü partneri bakınmaya başladık. Kendisi bu konuda isteksiz ve yerine göre anti-kapitalist bir adanmışlık gazıyla işleri yokuşa sürse bile. Bulmalıydık. Yoksa yaratmak zorunda kalacaktık.
Biz bakınırken bara içki almaya bir kadın geldi. Göz göze geldik. Buldum diye düşündüm. Biraz sohbetten sonra kitaplardan falan bahsetti. Bir saniyesi aldım hemen. Ve daire 2’yi çağırmak için hareketlendim. O anlardı böyle şeylerden. Bende anlardım ama onun kadar değil. Çünkü kitapların bir kısmını dekor olarak kullanıyordum. Evimde edebiyatın ustaları konu mankeni olarak yer yer misafirlerin gözüne hizmet ederdi. Ama alırken hepsinin arka kapağını okumuştum.
Kadınla bir başladılar yazarlardan konuşmaya, filmler, oyunlar, sanat dedikoduları ve orgazma yakın kahkahalar ile kurlaşmalar. Evreka tadında bir hisle yeni biraları aynı anda söyledik. Farkında olmadan örgüt gibi olmuştuk. Ve aramızdaki en yavaş kişiye göre biraları tazelemeye başlamıştık. Arada sırada kafayı konuya sokup, daire 2 bu konuda harikadır, şu konuda efsanedir diyerek kadını daha da cesaretlendirmeye başladık. İnsanlar başkalarının onayladıklarına daha rahat adım atar. İnsanlar aslında büyük oranda bir başkasıdır. Yüzde kaçımız su ise o kadar mesela.
Daire 2 de mutlu bir gece geçti sabaha kadar. Bizler başarmış olmanın gururu ile yastıkları kafamıza bastırarak uyumaya çalıştık.
Ertesi gün yine sabaha kadar. Gürültüden yatılmıyor. Gözümü açınca Nabakov’un ‘Cinnet’ kitabını görmeye başladım.
Diğer gün yine.
Yine. Yeniden. Sürekli.
Tam bir hafta boyunca. Hiç durmadılar. Uykusuzluktan artık sevişecek o yüce gücü bulamaz olduk. Nagisa Oshima’nın ‘Tutku İmparatorluğu’ filmini onlar oynuyor biz izliyorduk. Hologram modunda porno izlesek bile sertleşme sorunu yaşamaya başladık. Daire 2 bütün seks gücümüzü emen bir karadeliğe dönüştü. Hiçbir libido ondan kaçamıyordu. Hepsini kendinde toplayıp gittikçe kuvvetleniyordu sanki. Bu eskisinden daha büyük bir sorundu.
Tekrar toplanıp daire 2 ile kahve içmeye karar verdik. Kapıyı çalacaktık ama çığlıklardan duymazlar diye düşündük ve kararsız kaldık. Sonra çaldık. Geliyorum diye bir çığlık geldi. Herkes birbiriyle bakışmaya başladı. Mahrumiyet Müzesi gibiydik. Neredeyse eski sekslerimizden bahsedip övünecek hale gelmiştik. Futbolu bırakıp teknik direktör olan bir grup gibiydik. Öyle mi domaltılır allah aşkına az açısal değer kat. Doğru yerde tokatlamıyorsun ama böyle olmaz!
Aynı yerde kahve, hoş, garsonlar hala seksi, bizde onlar gibi pazarlar sevişemiyoruz. Ama onlar sadece robot. Biz değiliz.
Daire 2 ayrılmak zorunda ve bu hemen olmalı. Çünkü orgazmımız buna bağlıydı. Bir pazarımız vardı bir de libidomuz. Bu problem hemen çözülmeliydi.
Başladık. Hemen kesti sözü daire 2. Aldı sazı eline. Görülmemiş aşk falan. Bilmem kaçıncı Rönesans gibi her seks, yok efendim şimdi bile özlemekten ölmüş falan.
İkindi seksi için onu eve yolladık barda akşam birası için beklemeye başladık. Sessizce içtik biraları. Ve bira hızımızı hala örgütün en yavaş ferdine göre ayarlamaya devam ediyorduk. Bu savaşı biri durdurmalıydı. Ve nasıl duracağını bilmiyorduk. Aşktan daha güçlü ne olabilir. Ayırmak daha zor. İşte şimdi ince eleyip sık dokumaya başlamak zorundaydık. Ya da huzur bizi hiç bulmayacaktı.
Aldık karşımıza küfür kıyamet anlattık. Kardeşim sessizlik istiyoruz. Pazar günü yapın şu işi. Düzeni bozmayın falan derken. Devrimci bir caka satıp, bizi de sistemin kölesi yaptı. Pasta gibi kesebilsek bu daire 2’yi komple başka bir gezegene taşıyabilirdik.
Durduramadık.
İş yerlerimizde uykusuzlukla ilgili sorunlar yaşamaya başladık. Görevlerimizi yanlış yapmaya ya da hatalı yapmaya başladık. Basit bir eksiklik tüm gündelik işleri manipüle etmeye başladı. Salı günü yanlış kravatı taktım. Oysa her salı aynısı takmam gerekir. Benim yüzümden iş yerinde günlerden çarşamba sandılar. Daire 5,4,1 de aynı durumdalar bazıları daha kötü haldeler. Kovulmadan önceki son uyarıları almaya başlamıştık.
Nihayet kovulduk birer birer.
Başkası sevişti diye insan neden işten kovulsun ki? Kovulur elbette.
Apartmanda bitmek bilmeyen, tutarlı bir orgazm baş gösterdi. Biten ve başlayan bir olay olmaksızın, bilfiil. Seks.
Ben Zerkettin. Bu öyküye kendi orgazmımdan bağlanıyorum. Kötü komşu insanı orgazm sahibi yaparmış. Çünkü işsize her gün pazar ve libido. Ayrıca kapitalizm ıyaak ve kakadır! Yaşasın devrim!
taylan onur